Amerika Japonya’yı Neden ve Nasıl Destekledi: Japon Kalkınmasının Bilinmeyen Yönleri (1)

Seyithan Ahmet Ateş
2 min readMar 25, 2024

Herşey Japonya’nın ikinci dünya savaşında yenilmesiyle başladı.

Oyun kurallarına göre oynansa, yani atom bombası kullanılmasaydı, Japonya’nın yenilmesi pek mümkün değildi. Zira O dönemde bile Japon savunma sanayi belli bir güce sahipti. Hatta 1922'de dünyanın ilk uçak gemisini kullananlar da Japonlar olmuştu. Meiji dönemindeki kalkınma hamleleri ile Japonya Avrupa ile yarışabilir bir sanayi alt yapısına sahipti. Örneğin 1870'lerde 30 km civarında olan raylı sistem ağı 1914'te 11 bin kilometreyi geçmişti. Bahse konu yıllarda demir çelik üretimi, kömür üretimi, gemi ve savaş uçağı üretimi de dahil birçok alanda atılım yapmış bir ülkeydi Japonya.

Emperyal heveslerle işgal ettiği ülkeler de hesaba katıldığında (Güney ve Doğu Çin kıyıları, Tayland, Tayvan, Endonezya, Kore, Kamboçya…), ikinci dünya savaşındaki Japonya büyük bir askeri ve ekonomik gücü temsil ediyordu.

Savaş sonrasında yenilen Japonya’nın dizginlenmesi gerektiği açıktı. Fakat bundan da önemlisi, ülkenin Batı’nın çıkarlarına göre yeniden dizayn edilmesi, “ehlileştirilmesi” icap ediyordu.

Bu sorumluluğu ABD üstlendi.

Japonya’nın II. Dünya Savaşı sonrasında ekonomik kalkınmasının hızlanması, dünya pazarına açılması ve ülkenin yeniden inşa edilmesi süreçlerinde ABD çok önemli roller üstlendi.

Bu yazımının konusu, “Japon Mucizesi’nin Ortaya Çıkışında ABD’nin Rolü” başlıklı makale olacak.

Makale özetle, II. Dünya Savaşı sonrasında, özellikle de 1960 sonrasında hızlanan ekonomik kalkınma sürecinin ABD olmadan başarılamayacağını anlatıyor.

1950'li yıllarda %6.8 olan yıllık milli gelir artışının ABD ile yapılan kapsamlı anlaşmalar ve işbirlikleri sonucunda 1960'lı yıllarda %12'lere çıktığı dile getiriliyor. 1970'lere varılıncaya kadar Japonya birçok yılı %10'luk büyümenin üzerinde tamamlıyor.

Bunların neticesinde, 1970'lerde Japonya dünyanın en zengin 3. ülkesi olmayı başarıyor.

Bahse konu hızlı kalkınma sürecinin gerisinde birçok unsur var. Korumacılık, teknoloji transferi, ihracat odaklı kalkınma, sosyal sermaye, iş gücü vs.

Fakat bunlarla birlikte, bazı ekonomi tarihçileri dikkat çekici bu kalkınma serüveninde ABD’nin rolünün gözden kaçmamasını söylüyor.

Peki ABD bu sürece nasıl dahil oldu?

Daha önceki bazı yazılarımızda bu konuya değinmiştik. Bu yazımızda ise ABD’nin uyguladığı bazı politikalara, daha doğrusu desteklere yer vereceğiz.

II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan yeni dünya düzeninde iki kutup vardı: Komünist Blok ve Batı Bloğu.

Uzun hikayeyi özetlersek, savaş sonrasında yenilen Japonya’nın 1950'li yıllarda Komünist Çin ve Rusya ile yakınlaşmaya başlaması ABD’yi rahatsız ediyordu. ABD aslında savaş sonrasında Japonya’da kurulmuş olan Birleşik Güçler Koordinasyon Ofisi ile ülkedeki gelişmeleri koordine ediyordu. Fakat mevcut politik partilerin komünist ülkelere olan yaklaşımları yeni bir politikanın gerekliliğini işaret ediyordu. Bunun üzerine 1957 de Amerikan başkanı Eisenhower ve Japon lider Kishi arasında yeni bir işbirliği süreci başlatıldı.

ABD’li politikacılar Japonya’nın komünist yayılmacılığa karşı bir “KALE” olarak inşa edilmesi gerektiğini söylüyorlardı. Hatta Japonya’nın o bölgede ABD’nin en büyük askeri gemisi gibi konumlandırılması gerektiğine vurgu yapılıyordu.

Bu polikitik çerçeve saha da birçok uygulamanın da hayata geçmesine zemin hazırladı. Artık ABD desteklerin uygulanma zamanı gelmişti.

Bunları birkaç ana başlık halinde diğer yazılarımızda inceleyelim.

--

--