Liberal Ekonominin Beşiği: Orta Doğu

Seyithan Ahmet Ateş
2 min readJan 25, 2021

Uyarılara aldırmayarak Halep’in yolunu tutmuştuk. Eşe dosta bakılırsa gereksiz bir ziyaretti. Kızımızın da bize eşlik ediyor oluşu tam bir tedbirsizlikti. Arap Baharı’nın ateşi Ortadoğu’yu ısıtmaya başlamıştı. Fakat Suriye’de henüz kayda değer bir olay ya da karışıklık yoktu. İşlerin rayından çıkabilme ihtimâli ise gittikçe yükseliyordu. Bu fırsatı değerlendirmeyi, Ortadoğu’nun bu eşsiz kentini, Halep’i, ziyaret etmeyi kafamıza koymuştuk. Ne de olsa şu tekerlemeyi duyarak büyümüştük:

El el epenek, elden çıkan kepenek, kepeneğin yarısı, bit pirenin karısı, Halep yolu dil pazar, içinde maymun gezer, maymun beni korkuttu, sağ kulağımı sarkıttı, iğne getir, iplik getir, çek bunu, çıkar şunu.

Umduğumuzdan da kolay süren bir yolculukla Halep’e ayak bastığımızda karşımıza kendine has mîmârisi, insanı ve iktisâdi hayatıyla büyüleyici bir şehir çıkmıştı. Görünüşe bakılırsa bölge ticâretinin kalbi burada atıyordu. Kapalıçarşısıyla, kalesiyle, cana yakın insanıyla, Osmanlı bâkiyesi eserleriyle yanıbaşımızdaki bu şehir nasıl olup da, gönlümüzden olmasa da, gözümüzden ırak kalmıştı? Halbuki Halep Osmanlı zamanında vilayetin yönetim merkeziydi. Halep Vilayeti 1867'de şu sancakları ihtiva ediyordu: Halep, Adana, Deyr-i Zor, Kozan, Maraş, Payas ve Urfa. Belki bu yüzden, Halep çarşılarında bizim Türk olduğumuzu duyan herkes büyük bir hürmet gösteriyor; Antep’te, Urfa’da, Kilis’te akrabaları olduğundan dem vurarak birkaç kelime de olsa Türkçe konuşmaya çalışıyordu. Bizi en çok etkileyen ise Halep’in cıvıl cıvıl çarşıları ve ticâret hayatı ile birlikte bölgeden üretildiği söylenen ürünlerdi.

Halep günlerini bana tekrar hatırlatan ise Kapitalizmin Doğduğu Yer: Ortadoğu kitabı oldu. Kendisi de aslen Ortadoğulu olan Kürt asıllı İsveçli yazar, genel kabullerimizi ve inanışlarımızı sorguluyor.

Bugünlerde savaş, katliam, aşırılık, yolsuzluk, diktatörlük, mezhepçilik gibi kavramlar ile gündeme gelen birçok Ortadoğu şehrinin aslında serbest ticâretin, mülkiyetin ve girişimciliğin doğduğu topraklar olduğunu anlatıyor. Halep, Bağdat ve Musul bölgenin binlerce yıllık ticâret merkezleri olarak öne çıkıyor. Yazar milattan önce 3 bin yıllarına kadar giderek çivi yazılarında yer alan ticâri kâideleri, dâvâları ve anlaşmaları irdeliyor. Bu yazıtlara göre dünyanın bilinen anlamda ilk şirketlerinin bu topraklarda kurulduğunu, mülkiyet edinme hakkının dünyanın geri kalanından çok daha önce bu topraklarda varolduğunu ve bu kadim şehirlerin dünyanın ilk girişimcilerine ev sâhipliği yaptıklarını dile getiriyor. Fenikelerilerin alfabe geliştirmesinin altındaki en büyük motivasyon da tîcâri faaliyetleri kayıt altına almak.

İngiltere ya da A.B.D gibi ülkelerin günümüzde kendilerini serbest tîcâret, mülkiyet edinme hakkı, devletin piyasaya sınırlı müdahalesi, müteşebbislerin haklarının korunması gibi politakalrın hâmisi olarak lanse ettikleri ve birçoğumuzun da bu algıya kapıldığı âşikar. Kapitalizmin Doğduğu Yer: Ortadoğu kitabı liberal ekonominin târihi konusundaki bilgilerimizi tekrar gözden geçirmeye çağırıyor.

Devam edeceğiz…

--

--

Seyithan Ahmet Ateş
Seyithan Ahmet Ateş

Written by Seyithan Ahmet Ateş

Akademisyen — Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi

No responses yet