Pandayla Dans: Batı’nın Çin ile Sanayi Politikaları Savaşı

Seyithan Ahmet Ateş
4 min readMay 30, 2024

Bir müddettir uluslararası basında Çin menşeili elektrikli araçların ve güneş enerjisi panellerinin Batı pazarlarını hızlı bir şekilde ele geçirmeye başladığı yazılıp çiziliyor. Vakıa, Almanya’da kullanılan güneş enerjisi panellerinin neredeyse %85'i Çin’den ithal ediliyor. Çin’e bağımlılık bununla da sınırlı değil. Almanya’da satılan bilgisayarların %86'sı, cep telefonlarının %60'ı ve elektrikli araçlar için elzem olan lityum iyon bataryaların %45'i de Çin’den geliyor.

Elektrikli araç pazarında da manzara AB ve ABD için hiç iç açıcı değil.

2024 itibariyle AB’de satılan her 4 elektrikli aracın 1'i Çin menşeili.

2023 yılında AB’de sattığı elektrikli araç sayısı 100 bini geçti.

Dünya genelinde de Çinli elektrikli araç üreticileri şimdiden %60 paya sahip. Bunun daha da artması bekleniyor.

Otomotiv endüstrisi AB için kritik bir öneme haiz. Her yıl 6,3 milyon araca ulaşan ihracatıyla ve AB için 101,9 milyar Euro’luk ticaret fazlası yaratıyor. Sektör, toplam AB istihdamının %6,1'ini temsil eden 13,8 milyon Avrupalıya doğrudan ve dolaylı iş sağlıyor.

Avrupa ülkelerinde otomobil ve bağlantılı sektörlerde 14 milyona yakın kişinin istihdam edildiği, Çinli elektrikli araçların piyasayı domine etmesi ile bunların yarısının işsiz kalabileceği dile getiriliyor.

ABD’de durum farksız değil.

Günün sonunda ticaretin serbestçe yapılması, gümrük duvarlarının düşük tutulması politikasını tüm dünyaya benimsetmeye çalışan batı dünyası şimdi gümrük duvarlarını arş-ı alaya kadar çıkarmaya çalışıyor. Serbest ticareti öne süren ve Dünya Ticaret Örgütü üzerinden bunu uygulayan batı dünyası kendi koydukları kuralları çiğnemekte bir beis görmüyor. Çin ise mevcut kurallara göre oyun oynamayı çoktan öğrenmiş görünüyor.

Gümrük duvarları örmenin, teknoloji transferini yasaklamanın, Çin’den gelen öğrenci trafiğini azaltmanın geçici çözümler olduğunun da farkındalar. Zira Çin hem AB üyesi ülkelerde, hem de AB ile gümrük anlaşması olan Türkiye gibi ülkelerde üretim tesisleri kurma sürecine hız verdi. Kendi üniversiteleri de artık dünyada ön sıralarda.

Bir detay bilgi: Çin’in 2023 itibariyle, Top 100'de 11, Top 500 de 98 , Top 1,000 de ise 214 ünivesitesi var.

2010 yılında dünyanın en iyi 100 üniversitesi arasında Çin’den sadece 2 üniversite vardı, bugün 11.

Hatta 2009 yılında Çin’den hiçbir üniversite ilk 200'de değildi. Aynı yıllarda İlk 500 listesindeki Çin’li üniversite sayısı ise 18'di. Bu sayı 2023 yılı itibariyle 98.

Şu anda hem ABD, hem de AB, Çin’in hızla artan pazar payına karşı strateji geliştirme telaşında.

Bu hafta New York Times gazetesinde çıkan bir makale, Batı dünyası ile Çin’in sanayi politikasını karşılaştırıyor.

Çin’in tek parti devleti olarak daha kapsamlı ve uzun erimli sanayi politikalarını devreye soktuğuna, yenilenebilir enerji gibi sektörlerde AB’nin 8 katına çıkan devlet teşvikleri verdiğinden bahsediliyor.

Altı çizilen bir başka husus ise, kritik teknolojilere giden yolda Çin’in nadir toprak elementleri ve temel bilimlerde uzun süre önce başlattığı stratejik çalışmalar. Bir diğer etken ise hiç şüphesiz ki Çin’in lojistik alanında gerçekleştirdiği atılımlar. Tabiri caiz ise, Çin 20 yıl önce attığı tohumların meyvesini şimdilerde görmeye başladı.

Batı dünyasının rekabet araçları ise oldukça kısıtlı.

Haberde yer alan bir araştırmaya göre, 2017'den 2019'a kadar Çin devleti gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 1,7'sini endüstriyel desteğe harcadı; bu, diğer herhangi bir ülkenin yüzdesinin iki katından fazla.

Devlet kontrolündeki bankalardan alınan düşük maliyetli krediler ve yerel yönetimlerden alınan ucuz araziler bunlardan birkaçı.

Örneğin Çin artık güneş paneli üretiminin her adımında dünya çapındaki üretimin yüzde 80'inden fazlasını kontrol ediyor.

Tüm bu gelişmeler, Batı ülkelerinde uygulanan sanayi politikalarının tekrar tartışılmasını beraberinde getirdi.

ABD ve müttefiklerinin daha önce savunduğu açık pazarlar ve asgari hükümet müdahalesi ideolojisi yerinde bugünlerde Çin ile rekabet edebilmek için nasıl bir sanayi politikası geliştirilmesi gerektiği tartışılıyor.

Güvenlikle ilgili bazı sektörler dışında ABD, yönlendirilmeyen bir pazarın her zaman en iyisini bildiği görüşünü benimsemişti.

NYT haberinde demecine yer verilen Çinli bir akademisyen şunu söylüyor: “Batı’nın neoliberal ekonomik politikalar izleme kararı, ekonomilerinin sanayisizleşmesine yol açan ve Çin’e bir fırsat sağlayan stratejik bir hataydı”.

Peki bu hatadan nasıl dönülecek?

Uluslararası Enerji Ajansı’na göre geçen yıl ABD ve Avrupa Birliği temiz enerji teknolojilerinde “önemli ilerlemeler” kaydetti. Biden yönetiminin milyarlarca dolarlık programı, Amerikan tarihinde sanayi politikasının en kapsamlı kullanımlarından birisi olarak göze çarpmaya başladı. Geçen hafta rastladığım bir haber, ABD’deki fabrika yatırımlarındaki artışa dikkat çekiyordu.

Biden ve Trump tarafından uygulanmaya başlanan yeni gümrük vergileri Çin ile rekabet edebilmek için uzun vadede yeterli olmayacak. Hatırlayacağınız gibi Trump yönetiminde Çin’den ithal edilen ve değeri yılda 350 milyar dolardan fazla olan mallara gümrük vergileri uygulamıştı. Biden da benzer şekilde bu tarifeleri korudu, temiz enerjiyi bu pakete ekledi ve Çin’in ABD’den gelen gelişmiş yarı iletkenlere erişimini engellemek de dahil olmak üzere Çin ile ticarete yeni engeller çıkardı.

Hatta daha da ileri giderek Çinli öğrencilerin bazı kritik teknoloji dallarında eğitim görmesi kısıtlandı.

Peki AB’de durum nasıl?

Birkaç yıl önce Madrid Teknik Ünivesitesi’ne yaptığım araştırma ziyaretinde bu konuda yüzeysel bir çalışma yapmıştım. Bu araştırmanın da sonuçlarını içeren yazımda Avrupa’nın yeni bir sanayi politikası arayışına yer vermiştim.

Batı dünyası için Çin ile rekabet etmek hiç kolay olmayacak.

--

--

Seyithan Ahmet Ateş
Seyithan Ahmet Ateş

Written by Seyithan Ahmet Ateş

Akademisyen — Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi

No responses yet