Tebessüm Bulaşıcıdır!

Seyithan Ahmet Ateş
2 min readOct 22, 2020

Günlük hayatın koşuşturması ile birçoğumuz ‘dokunsalar ağlayacak çocuk gibiyim’ şarkısına namzet ‘dokunsalar patlayacak barut gibiyim’ modunda dolaşıyoruz. Küçükken sıkça duydugumuz bilmece şöyleydi: ‘küçücük fıçıcık içi dolu turşucuk’. Bu bilmecenin cevabı artık limon yerine trafikteki şoför, kaldırımdaki bir yaya, sosyal medya kullanan bir vatandaş olabilir. Zira herkes oldukça ‘dolu’ ve stresli. Böyle bir ortamda küçük bir kıvılcım ise hiç umulmadık sonuçlar doğurabilir. Ayrıntılarına baktığınızda birçoğunun sudan sebeplerle başladığını görmek ise oldukça üzücü.

Ormanların yangına en elverişli olduğu durum nem oranının %20'nin altına düşmesidir. Küçük bir kıvılcım, bir cam parçası büyük felaketlere davetiye çıkarabilir. İnsan ilişkilerinde de belki nem yerine ‘tahammül’ oranı geçerli. Tahammül orani düştükçe tartışma veya kavga çıkma tehlikesi orman yangını misali zirveye çıkıyor.

Peki toplumdaki tahammül seviyesini nasıl artırabiliriz, gerginliği nasıl azaltabiliriz? Bu sorunun çok yönlü ve uzun cevapları olacağından eminim.

Fakat bir tebessümün, güzel birkaç sözün etkisi tartışılmaz.

Nereden mi biliyorum?

Virüsten daha bulaşıcı bir sey varsa belki de mutluluktur. İçten bir tebessümle, güzel birkaç söz ile insandan insana bulaşır. Bunu başarabilmek ise her yiğidin harcı değil.

Hayatın tüm meşakkatine ve stresine ragmen etrafına mutluluk bulaştıran bir ağabey tanıdım.

İnsanların güzel hasletlerini onlar bu dünyaya veda ettikten sonra dile getirmek adettendir. Fakat etrafımızın olumsuz haberler ve gelişmelerle cevrili oldugu günümüz dünyasinda bu tür güzellikleri dile getirmenin önemli olduğunu düşünüyorum.

Etrafına sürekli tebessüm eden, sakin ses tonuyla karşısındakini teskin eden, en olumsuz durumda bile umudunu yitirmeyen, bardağın dolu tarafına bakan muhterem birisi Ali ağabeyimiz. Başından geçen, insanlarin güzel bir kaç sözle nasıl yatıştığını gösteren enstanteneler ise hepimize örneklik teşkil edecek türden.

Aracınızı park ettikten sonra dükkan sahibinin dısarı çıkarak sinirli bir şekilde size çıkışmaya basladigini, aracınızı başka yere park etmenizi soyledigini düşünün.

Büyük bir çoğunluğumuzun bu tür durumlarda tartışmayı büyütmesi ve tepkisel davranması muhtemel.

Peki bu dükkan sahibi ile dost olacağınızı söylesem ne dersiniz?

Ali ağabeyimizin bu tür ‘sıcak’ ortamlara getirdigi farklı bakış açısı belki de yukarıda belirttiğim orman yangını riskini/toplumsal gerginligi azaltacak ilacın ta kendisi.

Muhterem ağabeyimiz sarküteri dükkanı sahibinin yanına giderek, yüzünde her zaman taşıdığı o tebessümle şu tarzda sözler sarf ediyor: ‘ Simdi sarılır öperim seni güzel kardeşim, belki ben sana işlerinin yolunda gitmesi için dua edecegim, belki işlerin açılacak bugün’. Dükkan sahibinin yumuşadığını, tamam sorun yok dediğini, işlerini bitirdikten sonra dükkan sahibi ile çay içtiklerini anlatıyor. Zamanla da bu esnaf ile arkadaş olduklarını, birçok arkadaşına alışveriş için o dükkanı tavsiye ettiğini belirtiyor.

Benzer şekilde başka ortamlarda, trafikte yaşadığı bir çok olaya bu tür tepkiler verdiğinden, insanların ilk anda şaşırdığından, fakat daha sonra yumuşadığından bahsediyor.

‘Barut fıçısı’ insanımızın içinde sönmeye yüz tutmuş sevecenliği, hayat coşkusunu tekrar ortaya çıkarmak ve canlandırmak onemli bir maharet olsa gerek.

Ali ağabeyimizin insan sevgisinin ve yüzündeki tebessümün hale hale yayılması dileğiyle…

--

--

Seyithan Ahmet Ateş
Seyithan Ahmet Ateş

Written by Seyithan Ahmet Ateş

Akademisyen — Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi

No responses yet